Köşe Yazıları

Hayatın en büyük sınavlarından biri, gerçek dostlukları ayırt edebilmekten geçiyor. Zamanın acımasızca akışı içinde, bir gün yanımızda olanların ertesi gün kaybolduğunu görmek kaçınılmaz. Ama bir de her şeye rağmen kalanlar vardır; hiçbir çıkar gözetmeden, karşılıksız bir sevgiyle yanımızda duranlar. İşte onlar, gerçek dostlardır.
Günümüzde dostluk kavramı da tıpkı diğer insani ilişkiler gibi hızla değişiyor. Sosyal medyanın, anlık iletişimin, yapay mutluluk paylaşımlarının arasında dostluklar da yüzeyselleşiyor. Gerçek dostluk, bir beğeniyle, bir yorumla pekişmiyor. O, en zor anında yanında hissettiğin, sığınacak bir liman gibi güven duyduğun kişidir.
Bazen dostluk, uzun yıllara dayanır; bazen de bir anın içinde filizlenir. Ama ne kadar süreceği değil, ne kadar sağlam olduğu önemlidir. Bir dost, seni sen olduğun için kabul eder, doğrularını alkışladığı kadar hatalarını da yüzüne söyler. İşte bu yüzden gerçek dostluk, karşılıklı aynaya bakmak gibidir; kendini görmek ama olduğun gibi kalabilmek.
Peki, biz gerçekten dost muyuz? Ya da dostluklarımız ne kadar sahici? Zor zamanlarımızda, hayatın iniş çıkışlarında birbirimize ne kadar destek oluyoruz? Belki de dostluğa dair bu soruları daha sık sormamız gerekiyor. Çünkü gerçek dostluklar, zamanın ve mesafelerin ötesinde var olmayı hak ediyor.